KIRMIZI UÇURTMA
KIRMIZI UÇURTMA
Kıpkırmızı rengi, upuzun kuyruğuyla çok ama çok gösterişli bir uçurtmaydı. Yapıldığı malzemenin kalitesi ve usta bir elden çıkan işçiliği daha ilk bakışta belli oluyordu. Kendisine yönelen hayranlık dolu bakışlar nedeniyle tüm bunların farkında olan uçurtma, hep gökyüzünde olup sürekli uçmak istiyordu.
Rüzgarı karşısına alıp kuyruğunu savurtarak gökyüzünde süzülmek sözcüklerle anlatılamayacak kadar güzeldi onun için. Yeryüzünü yukarıdan izlemek bambaşka bir duyguydu. Fakat bütün görebildikleri bağlı olduğu ipin uzunluğu kadardı. Zaman içinde bunlardan daha fazlasını görebilmeyi hayal etmeye başladı. Her gökyüzüne havalandığında kendini rüzgârın kucağına bırakır, çok uzaklara uçtuğunu gördüğü düşlere dalardı.
Yine bir gün insanın içini coşturan bir bahar havasında uçmaya başlamış, kuşlarla selamlaşmış, bulutlara göz kırpmış, rüzgârın sarıp sarmalayarak onu en güzel şekilde uçurmasına izin vermişti. Aşağıda uçurtma uçuran çocukların neşesi, içini huzurla doldurdu.
Etrafına baktığında diğer uçurtma arkadaşlarının da aynı şeyi hissettiklerini anladı. Çocukların kırlarda koşup oynaması ne güzeldi. Çocukluğun en güzel yanı arkadaşlıklar ve oyunlar olmalıydı. Onu uçuran çocuğa baktı. İyice yükselmiş olduğundan zar zor gördü. Uçurtma uçurmak onu nasıl da mutlu ediyordu. “Bu işi iyi öğrendi” diye geçirdi içinden. “Rüzgârın yönünü, ipin gerginliğini tam olması gerektiği gibi ayarlıyor. Eh, böyle olunca bana kalan da nazlı nazlı süzülmek” demeye kalmadan olduğu yerde dönmeye başladı. Uçmak istiyor ama uçamıyordu. Yavaş yavaş alçalmaya başlamıştı. Korkuyla aşağıya baktı. Gördüğü şey karşısında irkildi. İpi ağacın dallarına takılmıştı.
”Hayır… Hayır… Olamaz,”dedi. Sonu bir ağacın dallarında parçalanıp kalmak olmamalıydı.
Arkadaşı rüzgârın da yardımıyla bir kez daha yükselmeyi denedi ama başaramadı. Daha yeni ve pırıl pırıldı. Yırtılıp, parçalanmak istemiyordu. Çocuk ipi kurtarabilmek için büyük bir çaba harcıyor ama ne yaparlarsa yapsınlar olmuyordu. Çocuğun da çabalarını gören uçurtma bir gayretle bir kez daha, bir kez daha denedi uçmayı. Yine olmadı. Rüzgâr şimdilik havada durması için destek veriyordu ama bunu uzun süre yapamayabilirdi. Artık yorulduğunu hissedip “ne olursa olsun” diyerek tam vazgeçiyordu ki, büyük bir hafiflik hissetti. Hızla yükselmeye başlamıştı. Merakla aşağıya baktı. Çocuk dolanan ipi çözemeyeceğini anlayınca hala havada duran uçurtmasına kıyamamış, dallara tırmanıp ipini keserek uçup gitmesini istemişti. Uçurtma göğe doğru yükselirken sevgiyle çocuğu izledi. Çocuk neşeyle ona el sallıyor, sanki “özgürlüğünün tadını çıkar” diyordu.
Her ne kadar bir ipin ucunda bağlı olmadan uçmak harika bir duygu olsa da buna alışık olmayan uçurtma biraz tedirgin oldu. Onun bu tedirginliğini fark eden rüzgâr “Korkma, yanındayım”der gibi göz kırptı. Uçurtma gülümseyerek teşekkür etti. Biliyordu ki var olabilmesi için ona ihtiyacı vardı. Sonuçta bir hava akımı olan rüzgâr da oluşabilmek için bazı doğa olaylarına ihtiyaç duyuyordu.
Rüzgârın desteği, bulutların güler yüzü, arada kulağına çalınan martıların şarkılarıyla uçarak dünyayı seyre koyuldu. Denizlerin maviliğine, ağaçların yeşiline, çiçeklerin güzelliğine, dağlarda koşup oynayan hayvanlara hayran oldu.
İster istemez bu güzelliklere verilen bazı
zararlar aklına gelince üzüldü. İçtenlikle yapılan yanlışlardan, verilen zararlardan geri dönülmesini diledi. Günlerce, gecelerce uçtu. Göz alıcı kırmızı rengi giderek solmaya başladı.
Kuyruğunun bir kısmı kopmuş, gövdesinde küçük yırtıklar oluşmaya başlamıştı. Ama o bunlara hiç aldırmıyordu. Çünkü içi hala uçma, görme, öğrenme isteğiyle doluydu. Önemli olanda bu değil miydi?
Güzellik ise herkesin içinde saklıydı. Uçurtma bunu öğreneli çok olmuştu. Tıpkı iyiliğin ve mutluluğun bulaşıcı olduğunu öğrendiği gibi. Çünkü o gülümsedikçe bütün dünya da ona gülümsüyordu.
Epeyce zaman uçtu, uçtu, uçtu ve gün oldu gözden kaybolup, gitti.
Ancak geçtiği her yerdeki arkadaşları, rüzgâr, bulutlar, kuşlar “Kırmızı Uçurtma”yı hiç unutmadı. Kim bilir şimdi nerelerde uçuyordu. Evet, bunun yanıtını bilmiyorlardı. Ama bir şeyden çok emindiler; Kırmızı Uçurtma nerede olursa olsun çok mutluydu.
Kıpkırmızı rengi, upuzun kuyruğuyla çok ama çok gösterişli bir uçurtmaydı. Yapıldığı malzemenin kalitesi ve usta bir elden çıkan işçiliği daha ilk bakışta belli oluyordu. Kendisine yönelen hayranlık dolu bakışlar nedeniyle tüm bunların farkında olan uçurtma, hep gökyüzünde olup sürekli uçmak istiyordu.
Rüzgarı karşısına alıp kuyruğunu savurtarak gökyüzünde süzülmek sözcüklerle anlatılamayacak kadar güzeldi onun için. Yeryüzünü yukarıdan izlemek bambaşka bir duyguydu. Fakat bütün görebildikleri bağlı olduğu ipin uzunluğu kadardı. Zaman içinde bunlardan daha fazlasını görebilmeyi hayal etmeye başladı. Her gökyüzüne havalandığında kendini rüzgârın kucağına bırakır, çok uzaklara uçtuğunu gördüğü düşlere dalardı.
Yine bir gün insanın içini coşturan bir bahar havasında uçmaya başlamış, kuşlarla selamlaşmış, bulutlara göz kırpmış, rüzgârın sarıp sarmalayarak onu en güzel şekilde uçurmasına izin vermişti. Aşağıda uçurtma uçuran çocukların neşesi, içini huzurla doldurdu.
Etrafına baktığında diğer uçurtma arkadaşlarının da aynı şeyi hissettiklerini anladı. Çocukların kırlarda koşup oynaması ne güzeldi. Çocukluğun en güzel yanı arkadaşlıklar ve oyunlar olmalıydı. Onu uçuran çocuğa baktı. İyice yükselmiş olduğundan zar zor gördü. Uçurtma uçurmak onu nasıl da mutlu ediyordu. “Bu işi iyi öğrendi” diye geçirdi içinden. “Rüzgârın yönünü, ipin gerginliğini tam olması gerektiği gibi ayarlıyor. Eh, böyle olunca bana kalan da nazlı nazlı süzülmek” demeye kalmadan olduğu yerde dönmeye başladı. Uçmak istiyor ama uçamıyordu. Yavaş yavaş alçalmaya başlamıştı. Korkuyla aşağıya baktı. Gördüğü şey karşısında irkildi. İpi ağacın dallarına takılmıştı.
”Hayır… Hayır… Olamaz,”dedi. Sonu bir ağacın dallarında parçalanıp kalmak olmamalıydı.
Arkadaşı rüzgârın da yardımıyla bir kez daha yükselmeyi denedi ama başaramadı. Daha yeni ve pırıl pırıldı. Yırtılıp, parçalanmak istemiyordu. Çocuk ipi kurtarabilmek için büyük bir çaba harcıyor ama ne yaparlarsa yapsınlar olmuyordu. Çocuğun da çabalarını gören uçurtma bir gayretle bir kez daha, bir kez daha denedi uçmayı. Yine olmadı. Rüzgâr şimdilik havada durması için destek veriyordu ama bunu uzun süre yapamayabilirdi. Artık yorulduğunu hissedip “ne olursa olsun” diyerek tam vazgeçiyordu ki, büyük bir hafiflik hissetti. Hızla yükselmeye başlamıştı. Merakla aşağıya baktı. Çocuk dolanan ipi çözemeyeceğini anlayınca hala havada duran uçurtmasına kıyamamış, dallara tırmanıp ipini keserek uçup gitmesini istemişti. Uçurtma göğe doğru yükselirken sevgiyle çocuğu izledi. Çocuk neşeyle ona el sallıyor, sanki “özgürlüğünün tadını çıkar” diyordu.
Her ne kadar bir ipin ucunda bağlı olmadan uçmak harika bir duygu olsa da buna alışık olmayan uçurtma biraz tedirgin oldu. Onun bu tedirginliğini fark eden rüzgâr “Korkma, yanındayım”der gibi göz kırptı. Uçurtma gülümseyerek teşekkür etti. Biliyordu ki var olabilmesi için ona ihtiyacı vardı. Sonuçta bir hava akımı olan rüzgâr da oluşabilmek için bazı doğa olaylarına ihtiyaç duyuyordu.
Rüzgârın desteği, bulutların güler yüzü, arada kulağına çalınan martıların şarkılarıyla uçarak dünyayı seyre koyuldu. Denizlerin maviliğine, ağaçların yeşiline, çiçeklerin güzelliğine, dağlarda koşup oynayan hayvanlara hayran oldu.
İster istemez bu güzelliklere verilen bazı
zararlar aklına gelince üzüldü. İçtenlikle yapılan yanlışlardan, verilen zararlardan geri dönülmesini diledi. Günlerce, gecelerce uçtu. Göz alıcı kırmızı rengi giderek solmaya başladı.
Kuyruğunun bir kısmı kopmuş, gövdesinde küçük yırtıklar oluşmaya başlamıştı. Ama o bunlara hiç aldırmıyordu. Çünkü içi hala uçma, görme, öğrenme isteğiyle doluydu. Önemli olanda bu değil miydi?
Güzellik ise herkesin içinde saklıydı. Uçurtma bunu öğreneli çok olmuştu. Tıpkı iyiliğin ve mutluluğun bulaşıcı olduğunu öğrendiği gibi. Çünkü o gülümsedikçe bütün dünya da ona gülümsüyordu.
Epeyce zaman uçtu, uçtu, uçtu ve gün oldu gözden kaybolup, gitti.
Ancak geçtiği her yerdeki arkadaşları, rüzgâr, bulutlar, kuşlar “Kırmızı Uçurtma”yı hiç unutmadı. Kim bilir şimdi nerelerde uçuyordu. Evet, bunun yanıtını bilmiyorlardı. Ama bir şeyden çok emindiler; Kırmızı Uçurtma nerede olursa olsun çok mutluydu.
Yorumlar
Yorum Gönder