Hayal Kutusu: KÜSKÜN ŞEFTALİ AĞACI İLE NEŞELİ IRMAK
KÜSKÜN ŞEFTALİ AĞACI İLE NEŞELİ IRMAK
Küçük bir tepenin eteğinde, minik kıvrımlarıyla, şarkı söyler gibi akan neşeli bir ırmak vardı. Berrak sularına bakıldığında, içindeki irili ufaklı taşlar birer sedef parçası gibi görünürdü. Çevresinde
yaşayan hayvan dostlarıyla hem tertemiz suyunu hem de mutluluk veren neşesini
paylaşırdı. Onu en çok üzen şey, tepeye yakın bir yerlerdeki kıyısında bulunan
küskün şeftali ağacı idi. Ne yaparsa yapsın onu bir türlü mutlu edemezdi.Bu şeftali ağacını, civar köylerden birinde yaşayan bir dede ile torunu dikmişti. Her hafta ziyarete gelir, sevgi ile büyümesini beklerlerdi. Şeftali ağacı büyüyüp meyve verecek duruma geldiğinde bu ziyaretler azalmış bir süre sonrada bitmişti. O güne kadar gördüğü ilgiden çok mutlu olan ağaç, yalnız kalmış ve hayata küsmüştü. Ağacın dalları her geçen gün biraz daha eğilmiş, yaprakları iyice sararmıştı. Dallarına konarak şarkılar söyleyen minik kuşlar, gövdesine tırmanan sincaplar yanına uğramaz olmuşlardı. Her sabah gün ışıdığında kendisine neşeyle “Günaydın” diyen ırmağa cevap dahi vermiyordu.
Irmak, tek başına harcadığı çabanın bir işe
yaramadığını düşündü. “Tüm dostlar bir araya gelmeliyiz” dedi ve çevresindeki
hayvan dostlarına en kısa zamanda toplanmaları gerektiğini söyledi. Bu haber
hemen çevredeki bütün hayvanlara duyuruldu. Akşam olduğunda hepsi şeftali
ağacının göremeyeceği bir yerde ırmak ile buluştu. Irmak, gökyüzünden yansıyan
ay ışığı sayesinde minik pırıltılar saçıyordu. Etrafında toplanan dostlarını
görünce de iyice keyiflenmişti.
Huzur veren bir sesle;
“Arkadaşlar, davetimi kabul edip geldiğiniz için
çok teşekkür ederim,” dedi.
Bembeyaz bir tavşan, gülümseyerek cevap verdi;
“Gelmez olur muyuz? Sen bizim dostumuzsun.”
Bu sırada bütün hayvanlar arasında merakı ile
tanınan kirpi, ortaya atıldı;
“Evet evet! Sen bizim dostumuzsun ama bizi böyle
gece vakti neden topladığını çok merak ediyorum.”
Hayvanlar kendi aralarında konuşmaya başladılar.
Irmak, biraz bekledikten sonra onları susturdu.
“Sevgili arkadaşlar, biz bu güzel doğayı hep birlikte
paylaşıyoruz. Doğanın hep böyle güzel kalabilmesi için bizlere ihtiyacı var. Tabi
bizim de birbirimize. Tüm hayvanlar, çok sevdikleri ırmağın bu sözlerini
içtenlikle onayladı. Irmak devam etti;
“Ama biliyorsunuz biraz ileride neredeyse
kurumaya yüz tutmuş bir şeftali ağacı var. Onun bu durumuna çok üzülüyorum. Hepimiz
el ele verirsek belki onu yeniden yaşama döndürebiliriz.”
Kurbağa birkaç kez zıpladı ve;
“Onun durumuna hepimiz üzülüyoruz ama sanırım
artık onu yaşatmak çok zor” dedi.
Irmak sordu;
“Neden?”
Kurbağa cevap verdi;
“Zor çünkü o hayata küsmüş. Yani yaşamayı kendisi
istemiyor.”
Irmak gülümsedi;
“Haklısın ama hayata neden küstüğünü hiç
düşündünüz mü?”
“Yoo…” dedi kurbağa.
Hayvanlar yine kendi aralarında konuşup fikir
yürütmeye daldılar. Irmak onları nazikçe susturdu.
“Arkadaşlar size ben söyleyeyim; şeftali ağacı
kendini terk edilmiş, yalnız ve çirkin hissediyor. Çünkü onunla tek konuşan
benim. Sürekli ziyaret eden dede ve torunu artık gelmiyor. Sizler de ondan bir
bir uzaklaştınız. Sanırım hiç dostu olmadığını düşünüyor.”
“Aslında ben onun dallarına konarak cıvıldamayı, şarkı
söylemeyi çok seviyordum ama artık dalları ve yaprakları öyle kötü oldu ki
canım onun dallarına konmak istemiyor.”
Diğer kuşlar da ona katıldılar.
Muzip sincap;
“Kuşlara hak veriyorum; ben de onun gövdesine
tırmanarak eğlenemiyorum artık.”
Irmak herkesi sessizce dinledi. Konuşmalar
bitince olgun bir sesle konuştu;
“Peki siz onun güzel dallarına konarak şarkılar
söylerken, sağlıklı gövdesine tırmanarak oyunlar oynarken hiç hatırını sordunuz
mu? Onu ne kadar çok sevdiğinizi hiç söylediniz mi?”
Hepsi hayretle birbirine baktı. Şeftali ağacını
tabi ki seviyorlardı ama bunu ona söylemek hiç akıllarına gelmemişti.
Irmak devam etti:
“Hepimiz dostuz ve birbirimizin mutluğunu
istiyoruz, bunu biliyorum ama arada bunu duymak da gerekli. Birbirimizi
sevdiğimizi söylemeliyiz. Kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlarda,
dostlarımızın sevgisi bize güç verebilir. Sıkıntılarımızı sevgi ile aşabiliriz.”
Hayvanlar, kendi eğlencelerine ve keyiflerine
dalarak onlara ihtiyacı olan bir dostlarını yalnız bıraktıkları için çok
utanmışlardı. Öyle ya, yaşam sadece kendileri için değildi. Çevrelerindeki tüm
arkadaşlarına karşı da duyarlı olmalıydılar. Arkadaşlarının, hatta
ulaşabildikleri herkesin ihtiyacı olduğunda yanlarında olup sıkıntılarını
paylaşmalıydılar.
Irmak, hayvan dostlarının kendisini çok iyi
anladıklarından emindi. Işıltılar saçarak;
“Haydi arkadaşlar, şimdi el ele verip
dostluğumuzu ve sevgimizi şeftali ağacına gösterme zamanı.”
Köstebek kaygıyla sordu;
“İşe yarar mı dersiniz?”
Yaşlı kaplumbağa, yılların verdiği deneyimini
sesine yansıtarak bilge bir eda ile,
“Ben bu yaşıma kadar sevginin her zaman işe
yaradığına, tüm zorlukları aştığına tanık oldum. Ayrıca denemeden de bilemeyiz”
dedi.
Kuşlar heyecanla cevap verdiler;
“Eee ne duruyoruz o zaman? Hadi işe koyulalım.”
Irmak, “Durun arkadaşlar sabahı bekleyelim” demek
istedi ama tavşan atıldı;
“Hayır hayır, şeftali ağacı şuan uyuyor. Gürültü
etmeden işe başlayalım. Uyandığında sürpriz olur.”
Hepsi iş bölümü yaptılar. Etraftaki çiçekler ve
ağaçlarda bu seferberliğe katıldı. Hayvanların kimi çiçek, kimi yaprak topladı.
Hepsini getirip usulca şeftali ağacının dallarına astılar. Köstebekler, ırmağın
kenarından bir yol açıp ağacın köküne su verdiler.
Gün ışıyıp küskün şeftali ağacı uyandığında, dallarında
kuşlar cıvıldaşıyor, sincaplar, tavşanlar etrafında koşup oynuyor, kurbağalar
ırmak kenarından zıplayarak ona selam veriyordu. Şeftali ağacının şaşkınlıktan
dili tutulmuştu. Yanından neşe ile akan ırmak ona göz kırptı.
“Nasıl hoşuna gitti mi?”
Şeftali ağacı hala şaşkın;
“Evet ama...”
Irmak onu susturdu.
“Bak sevgili dostum, bizler seni seviyoruz ve
mutlu olmanı istiyoruz.”
Bütün hayvanlar koro halinde katıldı;
“Eveeeeeeeet.”
Irmak devam etti;
“Ne kadar güzel bir ağaç olduğunu hatırlatmak
için şimdilik seni biz süsledik ama en kısa zamanda senin o yemyeşil
yapraklarını ve bal gibi tatlı meyvelerini bekliyoruz, tamam mı?”
Şeftali ağacı kocaman gülümsedi;
“Yanımda olduğunuzu bilmek bana güç verdi. Hemen
toparlanıp kendime geleceğim.”
Aradan birkaç ay geçmişti; şeftali ağacı
eskisinden daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürüyordu. Bir öğle vakti epeydir
ortalarda görünmeyen dede ile torunu geldiler. İkisi de hayretler içindeydi. Kuruyup
gitmiştir diye üzüldükleri şeftali ağacı, daha da büyümüş olarak onları
bekliyordu. Çocuk koşarak ağaca sarıldı ve özür diledi.
“Ah güzel şeftali ağacı, dedem çok hastalandı bu
yüzden yanına gelemedik. Seni ihmal ettik ama sanki bir mucize olmuş sen daha
da büyüyüp güzelleşmişsin. Bak artık dedem de iyileşti. Bundan böyle seni sık
sık ziyaret edeceğim.”
Dede mutlulukla torununu izliyordu. Irmak ile şeftali ağacı birbirlerine baktılar. Şeftali ağacının gülümsemesinden, arkadaşı
ırmağa kuruyup gitmesine izin vermediği için teşekkür ettiği belli oluyordu. Küçük
çocuk ve dedesi, hala şeftali ağacını hangi mucizenin ayakta tuttuğunu
konuşuyorlardı. Şeftali ağacı ırmağa dönerek;

Keyifle okuduk. Yeni hikayeleri heyecanla bekliyoruz...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
Siliçimiz ısındı,ne güzel yazmışsınız,yüreğinize sağlık💜💙💚💛
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
Sil