Hayal Kutusu: SİNCAPLAR

  "Çocuklar Umuttur" üçleme 1


                                SİNCAPLAR



Kocaman koyu yeşil ağaçların olduğu bir ormanın kuytusunda yaşayan küçük sincaplar o gün çok heyecanlıydılar. Şimdiye kadar tehlikelerden sakınmak için hep evlerinin civarında oynamışlar, ormanda gezintiye hiç çıkmamışlardı. Aslında bundan pek de şikâyetçi değillerdi; bulundukları yerde karınlarını doyurabiliyor, aralarında oyunlar kurup eğleniyorlardı. Ama şu büyüklerin çoğu kez gizli gizli konuşup hayıflandıkları, bazen telaşa kapıldıkları, giderek yaklaştığı söylenen şehri epey merak etmişlerdi. İşte o gün, büyük sincaplardan biri onları neredeyse ormanın bir diğer ucuna götürecek ve uzaktan şehri gösterecekti.

Sabah erkenden büyük sincabın evinin önünde toplandılar. Orman serin ve sakindi. Yeni uyanan kuşların cıvıltısı, ağaç yapraklarının arasından sızan altın sarısı güneş ışıkları ve nemli toprağın mis kokusuyla huzur doluydu.

Evinden çıkan büyük sincap küçük yaramazları görünce neşeyle gülümsedi. Hepsi birer keşfe hazır izciye benziyordu. Hoplaya zıplaya yola
koyuldular. Epey bir
süre gittikten sonra biraz mola verdiler. Mola verdikleri yerde karşılaştıkları tavşan ailesi ile sohbet ettiler; onlar da bu ormanda çok mutlu olduklarını ama giderek yaklaştığı söylenen şehir yüzünden endişe duyduklarını söylediler. Anlaşılan bu şehir canavar gibi kötü bir şeydi. İrkilerek birbirlerine sokuldular.
     
Tavşan ailesine veda edip yola

koyulduklarında keyifleri epey kaçmıştı. Karşılaşacakları şeyin iyi bir şey olmadığı kesindi. Onların gittikçe artan merak ve endişelerine karşın büyük sincap pek bir sakindi. Yolun geri kalan kısmını büyük sincaba duydukları güvenle ama sabah ki neşelerinden uzak sessizce yürüdüler. Belli ki hepsinin kafasında yanıtını bulamadıkları pek çok soru vardı.

Yol aldıkça ormanın aydınlandığını fark ettiler. Buralarda onların yaşadığı yere göre daha çok günışığı vardı. Biraz daha ilerleyince birden ormanın bittiğini gördüler. Karşılarında duran son ağaçlar sanki diğerlerinden daha yüksek, gövdeleri diğerlerinden daha kocamandı. Kalın uzun dalları ile birbirlerine tutunarak iyice güçlenmiş, tüm ormanı gelebilecek tehlikelerden koruyor gibiydiler.
Ağaçların hemen arkasında epey eğimli yemyeşil bir çayır uzanıyordu. Eğimin bittiği yerde ise güneş ışıkları altında
suları bir mücevher gibi parıldayan minik kıvrımlı bir ırmak akıyordu. Burası pırıl pırıl bir gökyüzünün altında cennetten bir köşeydi sanki. Böyle bir manzarayı ilk kez gören küçük sincaplar, kafalarındaki bütün soruları, şehri, endişeleri unutup etrafı izlemeye koyuldular. Biraz daha büyüdüklerinde istedikleri zaman buralara gelip, diledikleri gibi vakit geçirebilirlerdi.

Büyük sincap onların neler düşündüklerini anlamış bu keyifli anlarını bozmamak için uzunca bir süre susmuştu. Neden sonra, niçin orada olduklarını hatırlayan küçük sincaplardan biri arkadaşlarını susturarak; 
“Burası harika bir yer, görünürde kötü bir şey de yok”, dedi. 
Büyük sincap şöyle bir etrafına bakındı ve o kocaman ağaçlardan birini seçti.

“Beni dikkatlice takip edin bakalım,” diyerek ağaca tırmanmaya başladı. Ağacın en tepesindeki dallara kadar tırmandılar. Burası daha da güzeldi. Sanki iyice yaklaştıkları mavi gökyüzünün kucağında gibiydiler.
Büyük sincap hepsini onu rahatça duyabilecekleri bir şekilde oturttu. Tam karşılarındaki birkaç yaprağı araladı
ve “İşte” dedi, “işte şu ileride gördüğünüz griliğin olduğu yer şehir. Orada insanlar yaşıyor”.

Küçük sincaplar merakla kıpırdanarak daha iyi görmeye çalıştılar; çok ama çooook uzaklarda belli belirsiz yüksek binaları, bacalardan çıkan isli dumanları ve gri gökyüzünü gördüler. Ormana hiç benzemeyen bir yer olduğu her halinden belliydi.
Sincaplardan biri “Evet görebiliyoruz ama yine de bizden çok uzaktalar. Bize bir zarar veremezler ki,”dedi.
Büyük sincap, “İnsanların da sağlıklı ve mutlu yaşayabilmek için doğaya ihtiyacı var. Yani bizim evimiz olan bu ormanlar insanlar için de gerekli ama maalesef bazıları bunun farkında değil. Ağaçları kesip ormanları yok ederek yeni binalar yapıyorlar. Her tarafı betonlaştırıyorlar. Eh şehir bu kadar yakına gelince bizler de haklı olarak telaşa kapıldık ve eyvah sıra bizim ormana geliyor diye düşündük.”
Huzursuz olan sincaplar hep bir ağızdan konuşmaya başladılar.
“Burası bizim evimiz.”
“Orman yok olursa biz nereye gideriz?”
“Ormanın yok olması tüm orman sakinlerinin de yok olması demek...”
Huzursuzluk ve paniğin giderek yükseldiğini gören büyük sincap hepsini susturdu.

“Bakın çocuklar sizi buraya özellikle getirdim çünkü artık endişe duymanızı, telaşa kapılmanızı istemiyorum. Dün aşağıdaki piknik alanına öğretmenleriyle birlikte kutlama yapmaya gelen bir grup öğrenci çocuktan duydum; bu ormanın korunması için açtıkları imza kampanyası sonuç vermiş ve orman koruma altına alınmış. Yani artık burada, evimizde huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayabiliriz. Böyle duyarlı, doğaya, yaşadığı dünyaya sahip çıkan çocuklar ve onlara destek veren büyükler varken içimiz rahat olmalıyız. Veee şimdi bu muhteşem haberi gidip ormandaki dostlarımızla paylaşmalıyız. Özellikle de buraya gelirken karşılaştığımız tavşan ailesi ile. Bunca endişelerine rağmen sırf size sürpriz yapabilmek için onlara hiç bir şeyden söz etmedim.”

Sincaplar, endişenin yerini bıraktığı neşeyle gülüştüler.
Öğrenci çocukların kazandığı zafer herkes için çok güzel bir örnekti; karşımıza çıkabilecek her türlü zorluğu
aşmanın bir yolu olduğunu gösteren harika bir örnek. 
Dün piknik alanında kutlama yapan öğrencilerden sonra şimdi kutlama sırası onlardaydı, neşeyle ağaçtan atlayıp, aynı sabahki gibi hoplaya zıplaya yola koyuldular. 
Onlar ne kadar farkındaydılar bilinmez ama bu dünya ve insanlar için çocuklar umuttu... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KELEBEK VE UĞUR BÖCEĞİ

Hayal Kutusu : KÜÇÜK SU DAMLASI

KIRMIZI UÇURTMA