Hayal Kutusu: Çocuklar Umuttur 3 KUŞLAR
"Çocuklar Umuttur" üçleme 3
KUŞLAR
Mevsimin yazdan güze döndüğü bir vakitte küçük bir gölün kıyısında bir grup beyaz kuş toplanmıştı. Hafiften esen rüzgârda sallanan sazların dibinde, kendi aralarında konuşuyorlardı. İçlerinde en yaşlı ve tecrübeli olan beyaz güvercin hararetle arkadaşlarına bir şeyler anlatıyordu. Onu dinleyen diğer kuşların da yüzlerine bakılınca canlarının epey sıkkın olduğu anlaşılıyordu.
Oysa bulundukları yer öyle güzeldi ki, küçük ve tertemiz gölün sularına düşen beyaz bulutların aksi, güze kucak açmış ağaçların sarı kızıl yaprakları ve gökyüzünün beyaz bulutların arasından parlayan berrak mavisi, romantik bir şiirin dizeleri gibiydiler.
Karşıdan bakıldığında bu manzaranın içinde cıvıldaşarak şarkı söylemek varken böyle hararetle ne konuştuklarını merak etmemek imkânsızdı. Şu şarkı söyleme işini göl kıyısındaki cırlak sesli kurbağalara bıraktıklarına göre konu çok ama çok önemliydi.
Sallanan sazlıkların belli belirsiz ıslığı arasında yorgun olduğu her halinden anlaşılan beyaz güvercinin kırgın sesi duyuldu.
“Arkadaşlar biliyorsunuz, insanlar bana Barış Güvercini der; beni yani beyaz güvercinleri barışın sembolü olarak kullanırlar. Bunun nasıl bir onur olduğunu anlatmam çok zor. Ancak sizler de biliyorsunuz, dünyada tüm güzel şeyler hızla yok oluyor. Doğa kirleniyor. Huzur ve barış neredeyse hiç kalmadı. Öyle üzgünüm ki, bunu sizinle paylaşmak, yapabileceğimiz bir şey var mıdır diye sormak istedim.”
Kısa bir sessizlik oldu. Genç kuşlardan bir tanesi utana sıkıla söz aldı.
“Şeeyy, ben mutlaka yapabileceğimiz bir şeyler vardır diye düşünüyorum. Bu nedenle kesinlikle umudumuzu kaybetmemeliyiz” dedi ve devam etti:
“Bu güzellikleri yok eden, savaşlara neden olan kötü niyetli insanlar kadar onlara karşı olan, doğayı, barışı korumaya çalışan insanlar da vardır. Özellikle gençlerin ve çocukların dünyanın giderek daha kötü bir yer olmasına izin vermeyeceklerine inanıyorum.”
Beyaz güvercin;
“Haklısın, ben de aynı şeyleri düşünüyorum ama bundan nasıl emin olabiliriz” diye sordu.
Bir süre düşündüler. Sonra her biri bir yere dağılıp neler olup bittiğini gözleriyle görüp öğrenmeye karar verdiler. Aylar sürecek uzun bir araştırma sonrasında burada toplanıp görüp öğrendiklerini birbirleriyle paylaşacak ve ne yapmaları gerektiğini belirleyeceklerdi.
Bu öneri herkes tarafından onaylandı. Heyecanla gidecekleri bölgeleri seçtiler. Hepsinde önemli bir görevin yerine getirilmesi adına duyulan bir gurur vardı. Bunun kolay olmayacağını biliyorlardı; ancak zoru başarmaya hazırdılar. Dönecekleri tarihi kararlaştırıp birbirlerine veda ederek sırayla gökyüzünün maviliğinde kayboldular.
Onların yokluğunda küçük gölün kıyısı sessizliğe büründü. Çiçeğinden böceğine, ağacından kurbağasına herkes dört gözle onların dönmesini bekledi. İçlerindeki bir türlü yok edemedikleri endişeyi, umutlarıyla susturmaya çalıştılar. Ve kararlaştırılan tarih geldiğinde beyaz kuşlar bir bir dönmeye başladılar.
Güz ve kış çoktan geride kalmış, bahar telaşına düşen göl kıyısı onların dönüşü ile iyice şenlenmişti. Artık herkes anlatılacakların merakındaydı. Bu güzel şenliğin sürebilmesi için güzel şeyler duymaları gerekiyordu.
Tüm kuşlar edindikleri bilgileri anlatmak için toplandığında, herkes çıt çıkarmadan onları dinlemeye koyuldu. Anlatılan her şey hepsi için önemliydi, çünkü doğa birbirine bağlıydı ve doğada bencilliğe asla yer yoktu.
İlk söz alan kuş, bir şehrin hemen kıyısındaki küçük bir ormanın yok edilmesine karşı koyan çocukları, bunu duyduklarında bir grup sincabın yaşadığı mutluluğu ve bu mutluluğun nasıl dalga dalga tüm ormana yayıldığını anlattı.
Bir diğeri, çocukların ve onlara destek veren büyüklerin denizlerin ve havanın kirletilmemesi için mücadele ettiğini, sahile gelen deniz kaplumbağalarının bıraktıkları yumurtaları nasıl koruduklarını anlattı.
Adına yakışır biçimde bir Barış Güvercini olarak, savaşan bir ülkeye giden yaşlı kuş ise gördüğü şeylerden duyduğu hüznü, insanların yaşadığı acıyı paylaştı.
Dinleyenlerin az önce anlatılanlarla duydukları mutluluk yok olup gitmişti. Sonra birden beyaz güvercinin hafiften aydınlanan yüzünü fark ettiler.
Beyaz güvercin;
“Merak etmeyin” dedi, “ben oradaki çocukların hepsinin tek tek gözlerinin içine baktım; hiçbiri ama hiçbiri savaşı istemiyor. Çocukların gözleri de yürekleri de pırıl pırıl; ben tüm endişelerimi geride bıraktım. Çünkü onların hepsi birer umut...
Tüm göl kıyısı sakinleri sevinçle kıpırdaştılar.
“Çocukların hepsi birer umut…”
Beyaz güvercinin bu sözleri sanki dakikalarca kulaklarında ve gölün çevresinde yankılandı.
Ve sanki bu sözler rengârenk baharı giymiş doğaya bestelenen en güzel şarkıydı.
Yorumlar
Yorum Gönder