Hayal Kutusu: MUTLU TAHTA PARÇALARI


MUTLU TAHTA PARÇALARI





Çok ama çok uzun yıllar dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış, doğanın güzelliklerine güzellik katmışlardı. Hangisinin yaşı bir diğerinden yüz yıl fazla, hangisinin elli yıl eksik bilinmez ama yeryüzündeki ömürlerini tamamlayıp gövdelerinden elde edilmiş birer tahta parçası olarak, onlara da çok yabancı gelen bir atölyenin rafında bulmuşlardı kendilerini. Bu tahta parçaları Abanoz, Ladin, Akçaağaç ve Gül ağacından elde edilmişti. Belki ağaç olarak ömürlerini tamamlamışlardı ama gövdelerinden elde edilen bu parçalar, yaşlı bir ustanın maharetli elleriyle yeni bir hayat bulacak ve daha uzun yıllar yaşayacaklardı. 

Yeryüzündeki ömürleri boyunca güneşin altın sarısı ışıklarından, yağmurun inci tanesi damlalarından, rüzgârın kimi zaman hoyrat, kimi zaman ise kadife dokunuşlarından bol bol faydalanmış; onlar da doğaya pek çok katkıda bulunmuşlardı. Öyle ya, ağaçların havayı temizlediğini, toprak kaymasını engellediğini, serinlettiğini, hayvanlara yuva olduğunu ve buna benzer daha pek çok faydalarını herkes biliyordu. Ama şimdi küçücük bir fidan olarak yerleşip kocaman ağaç oldukları toprak ananın cömert bağrını yeni yetişecek genç ağaçlara bırakmışlardı.
Gövdelerinden elde edilen tahta parçaları ile işlenip, şekil değiştirerek farklı bir hayata adım atacaklardı ve tabi bu da çok heyecan vericiydi. Farklı iklimlere ihtiyaç duyduklarından başka başka yerlerde yaşamışlar, doğadaki ömürlerini tamamlayıp tahta parçası haline getirildiklerinde bu atölyede buluşmuşlardı. İsimleri, özellikleri birbirinden ne kadar farklı olsa da hepsinin özü birdi.
Bir arada epeyce zaman geçirdiler. Her biri kendisinden ne yapılacağını merak ediyor yeni bir yaşama adım atabilmek için sabırsızlanıyordu. Bir gün usta atölyeye her zamanki saatinden erken geldi. Yine önce çayını demledi ve eline aldığı dumanı tüten bir bardak çayla gelip rafın önünde durdu.
Belli ki kafasında ince hesaplar yapıyordu. Tahta parçaları heyecanlanmıştı acaba önce hangisini alacaktı? Yaşlı adam düşündü taşındı ve elindeki bardağı usulca masaya bırakarak rafa uzandı. Sırayla Abanoz, Ladin, Akçaağaç ve Gül ağacından elde edilmiş tahtaları çalışma tezgâhına yerleştirdi. Raftan birlikte alınmalarına çok şaşırmışlardı. Acaba ustanın kafasında yapmayı planladığı şey neydi? 

Usta tezgâhtaki çalışma aletlerini düzenlerken kapıdan genç bir adam girdi. Tahta parçaları gibi o da heyecanlıydı. İkram edilen çayı ile tezgâhın yanındaki sandalyeye oturdu ve yaşlı adamı dinlemeye başladı.
Anlatılardan ilk öğrendikleri şey ustanın bu genç adam için bir müzik aleti olan keman yapacağıydı ama hangisinden? Kurduğu her cümleden tecrübe damlayan yaşlı adam yapacağı kemanın her aşamasını uzun uzun anlattı. Kemanın her bölümünde değişik ağaçların tahtalarını kullanacaktı. Bu hepsi için harika bir haberdi, birbirlerinden ayrılmayacaklar bundan sonra hep birlikte yaşayacaklardı.  
Genç adam ustayı dikkatle dinledi. Birbirinden farklı olanları bir araya getirerek bütün oluşturmak hatta bunu bir esere dönüştürmek harika bir şeydi. Genç adam atölyeden ayrılırken yaşlı adama duyduğu hayranlık gözlerinden okunuyordu.
O atölyeden ayrılır ayrılmaz usta çalışmaya başladı. 
Ustanın nazik ve okşarcasına çalıştığı her parçada, yeryüzünün tüm güzelliklerini içlerine çekerek gövdelerine sakladıkları o mis gibi ağaç kokusu doldurdu atölyeyi. İnce ince çalışılan her parçayla biraz daha şekil aldılar. Haftalar sonra ise cilalanıp telleri de takıldığında keman tamamen bitmişti. Usta titizlikle yaptığı kemanı sahibine teslim etmek üzere yayıyla birlikte kırmızı kadife kaplı bir kutuya yerleştirdi nazikçe. 

Genç adam ustanın ellerinde yaşam bulan kemanı teslim alıp yola çıktığında, kutuda oldukları için nereye gittiklerini göremediler. Kutu açılıp dışarı çıktıklarında boş bir konser salonuna geldiklerini gördüler. Genç keman sanatçısı kemanını
keyifle çalmaya başladığında ise çok şaşırdılar. Bu büyüleyici sesin onlardan yapılmış bir kemandan çıktığına inanamıyorlardı.

Etrafta kelebekler gibi uçuşan minik şeyler gülerek onlara baktı. İçlerinden biri “Merhaba,” dedi, ”bizler notayız. Bundan sonra hep birlikte olacağız. Var olabilmemiz için birbirimize ihtiyacımız var yani birbirimiz olmadan pek bir anlamımız yok.”

Notalar onları onlar da notaları sevmişlerdi ve bir keman olmak tahta parçalarının çok hoşuna gitmişti. Günlerce süren provalardan sonra tamamen dolu bir salonda konser verdiler.
Konser süresince genç sanatçı yeteneğini ve eğitimini, keman içine sakladığı en güzel tınılarını, dans edercesine savrulan notalar ise çalınan eserin duygularını konuşturuyordu. Konser bittiğinde salondaki tüm izleyiciler sanatçıyı ayakta alkışladı.
Harika bir konser olmuştu. Her şey bitip tekrar kutuya yerleştirildiklerinde bir araya gelip güzel bir keman olmaktan duydukları gurur ve mutlulukla uykuya daldılar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KELEBEK VE UĞUR BÖCEĞİ

Hayal Kutusu : KÜÇÜK SU DAMLASI

KIRMIZI UÇURTMA