Hayal Kutusu : Sirk Aslanı

                                                                                                                                                                                                    SİRK ASLANI




   Gösteri bitip, aslan terbiyecisi keyifle seyircileri selamladıktan sonra, yorgunluktan neredeyse ayaklarını sürüyerek kafesine doğru ilerlerken, insanların bir aslan ya da evcil olmayan başka bir hayvanı neden terbiye etme ve bu hayvanların kendilerine ait olmayan davranışları onlara öğretme gereği duyduklarını düşünüyordu yine.


     
 Kalabalık ürkütüyor, rengârenk ışıklar gözlerini yoruyor, gümbür gümbür müzik kulaklarını tırmalıyordu. İlk zamanlar içinde bulunduğu için isyan ettiği kafeste artık huzur buluyor, bir köşesine kıvrılıp uyuyarak rüyasında çocukluğunu, ailesini görmeyi umuyordu. Çok yaşlanmıştı. Bu sirkte çalıştırılmaya başlayalı öyle uzun zaman olmuştu ki ailesini, çocukluğunu, doğada koşup oynadığı günleri anımsamak istiyor ama bir türlü başaramıyordu. O günlere ait içinde hissettiği tek şey kocaman bir boşluktu. Küçücük de olsa bir anı için artık tek umudu rüyalarıydı.
Hayvan kaçakçılarının tuzağına düşüp yakalandıktan sonra yaşadığı hiçbir gün mutlu olmamıştı. Etrafında onu seven onun için ufacık dahi olsa güzel bir şey yapacak kimsesi yoktu. İnsanlar ondan korkuyor, yanına dahi yaklaşmaktan çekiniyor ama üzerinden para kazanmaya çalışıyorlardı. Bir aslan terbiyecisine satıldığında iyice anlamıştı ki bedeni de hayalleri de bu kafesin içinde yaşlanacaktı. Yalnızca yaşayacak kadar verilen yemek ve su ile çalıştırılıyordu. Bazı zamanlar iyi yapamadığı numaralar için o yemek de verilmiyor, açlıkla cezalandırılıyordu. Gösterilerde doğru yaptığı her hareket sonrası sanki çektiği eziyetleri, çalınan hayatını karşılarmış gibi küçük bir parça et ile ödüllendirilir, bu da yaşanan gerçekleri bilmeyen izleyiciler tarafından çılgınca alkışlanırdı.

Bir akşam, insanları eğlendirmek adına tutsak edildiği kafesinde kırgın olduğu hayattan bir gün daha eksildiği için sevinerek uyumaya hazırlanırken kafes kapısının sallandığını fark etti. Yorgunluktan

kıpırdayacak hali olmasa da merakından kalkıp kontrol ettiğinde gözlerine inanamadı. Yanılmamıştı; kapı açıktı. Zaman içinde kendi gibi yaşlanan aslan terbiyecisi de dalgınlıkla kapının kilidini geçirmeyi unutmuştu anlaşılan. Kocaman patileri ile kapıyı araladı ve dışarı çıktı. Ne acıdır ki, koca bir ömrü ya kafeste ya da kalın kocaman bir tasma ile geçirdiği için özgür olmayı bilmiyordu. Uzun bir süre ne yapacağını düşündü. Bugüne dek hep başkalarının istediklerini yapmıştı. Oysa kendi kararlarını verebilmek, içinden geldiği gibi davranabilmek ne kadar güzel ve önemliydi.

Tüm sirk çalışanları karavanlarında uyuyordu. Sessizce ilerleyerek her şeyi geride bıraktı. Son kez ardına baktığında içi sızladı. Ama o sızı terk ettiği sirk için değil, kendisinden zorla alınmış hayatı içindi. Epeyce yürüdü, sirkten iyice uzaklaşmış şehrin ışıklarına karışmıştı.
Gece olduğundan ve kuytulardan yürüdüğü için henüz kimse ile karşılaşmamıştı. İyice yorulduğunda
yolunun üzerindeki ağaçlardan birinin dibine kıvrılıp uyumaya karar verdi. Yıllar sonra ilk kez demirden bir kafesin dışında gökyüzüne bakarak uyuyacaktı. Gecenin serinliği, yaprakların hışırtısı ve gökyüzünde ışıldayan yıldızlar ona geçmişin kokusunu getirdiler. Ya da o öyle sandı. Uykuya dalarken hissettiği duygu sadece huzurdu.
Sabah önünde sanki sonsuza kadar uzanıyormuş gibi duran bir yeşilliğe açtı gözlerini. Akşam uyuduğu ağacın altından  şehrin belediye görevlilerince kısa süreliğine bayıltılarak alınmış, sağlık kontrolleri yapılarak şehrin biraz dışındaki doğal parka bırakılmıştı. Olanlardan haberi olmasa ve oraya nasıl geldiğini bir türlü anlayamasa da mutlu olmuştu. O anda bir kafesin içinde olmadığı, yaşlı ve yorgun bedeni ile gösteri yapmaya zorlanmadığı için şanslıydı.
Ancak adı her ne kadar doğal park da olsa canlıları kendi ortamlarından alıp, sınırları olan alanlarda yaşamaya mahkûm etmek, hele hele kafeslere kapatmak çok büyük haksızlıktı. Bu nedenle gösterilerinde
hayvanları kullanan sirkler, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, dev akvaryumlar karşıdan çok eğlenceliymiş gibi görünse de orada yaşamaya zorlanan hayvanlar için çok ama çok üzücüydü.
Yaşlı sirk aslanı, bulunduğu yerin ve günlerin keyfini mümkün olduğunca çıkartmaya çalışırken bir akşam vakti onu sevinçten havalara uçuracak çok güzel bir şey oldu.

Karşısında, sirkte aynı kaderi paylaştığı, ne yaptıklarını çok merak ettiği ve çok özlediği arkadaşları fil ile maymun duruyordu.
Sevinçle birbirlerine koştular. Tekrar bir arada olmak ne de güzeldi. Onlar aslanın kaçmasından sonra yapılan sağlık kontrolleri ile ortaya çıkan sirkteki kötü yaşam koşulları nedeniyle, yetkililerce oradan alınmışlardı. Kalan hayatlarını daha rahat bir ortamda geçirmeleri için şu an içinde oldukları doğal yaşam parkına getirildiklerini hiçbir zaman bilmeyeceklerdi.  
Ama onların yaşam haklarına saygı duyan, onların daha iyi şartlarda yaşaması için çaba harcayan ve hayvanların üzerinden para kazanılan
yerlere gitmeyen insanlar, her zaman doğru yaptıklarını çok iyi bileceklerdi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KELEBEK VE UĞUR BÖCEĞİ

Hayal Kutusu : KÜÇÜK SU DAMLASI

KIRMIZI UÇURTMA