ŞANSLI
Şimdilik
keyfi yerindeydi ama geceyi burada geçirmek zor olabilirdi çünkü hava çok
soğuktu.
Tüylerinin
fazla ıslanmasına izin vermeden saçak altlarından yürüyerek kendine geceyi
geçirecek kuytu bir yer bulmalıydı.
Tam kafasını arabanın altından çıkarmıştı ki burnunun üstüne bir kar tanesi düştü,derken bir tane,bir tane daha,bir tane daha;arka arkaya düşen karlar bütün yüzünü,bıyıklarını ıslattı.Biraz ıslanmıştı ama çok eğlenmişti.Sonra hızlıca yolun karşı tarafına geçti.Orada ki büyük binanın kapı girintisinde biraz beklemeye karar verdi.Binanın büyük cam kapısı kapalıydı ama içerisi ışıl ışıldı,belli ki içeride birileri vardı.Kapının altından sızan sıcaklığı hissedince binanın kendisi gibi kocaman olan paspasının üstüne kıvrıldı.
Geceyi
burada geçirmek iyi bir fikir olabilirdi. Tam da bunları düşünürken bir gürültü
duydu.İçeri baktığında kalabalık bir grup insanın kapıya doğru yaklaştığını
gördü.Üzerindeki kıyafetten görevli olduğunu anladığı bir adam iki kanatlı
kapıyı açarak kalabalığın rahatça dışarı çıkmasına yardımcı olmadan hemen önce
kenara çekilerek ayak altında kalmaktan kıl payı kurtulmuştu.Meraklı gözlerle
bakarak bu insanların kim olduğunu,bu sıcacık yerden neden dışarı
çıktıklarını,bu binanın neresi olduğunu anlamaya çalıştı.
Aslında
alışık olduğu şekilde buradan da kovulacağını düşünmüştü ama şimdilik kimse bir şey dememişti hatta
sanki onu farketmemişlerdi bile.
Şu hayatta
karnını doyurup,bir kuytuya sığınarak hor görülmeden yaşayıp gitmekten başka
bir beklentisi yoktu ki..Tabi sevilmekten başka..
Farkında
olmadan derin bir oh çekti.
Evet yaşamak
için mama,su gerekliydi ancak yaşamda sevgi de en az onlar kadar ihtiyaç değil
miydi? Bazen başını okşayan bir el açlığını unutturmuş,kim bilir kaç kez başını
okşatmak için birilerini dakikalarca takip etmişti.
Sevgi herkes
için yaşamsal bir gereksinimdi.
Kimse
kimseyi zorla sevmek zorunda değildi ama zarar da vermemeliydi.Birlikte
yaşadığımız bu dünyayı paylaşmak hepimiz için çok önemliydi.
Aklından
daha sayıp sıralayacağı pek çok şey geçirirken sıcağın cazibesine daha fazla
dayanayıp içeri girmişti.Biraz ısınıp çıkacaktı aslında ancak kapılar büyük bir
gürültüyle kapanıp,kilitlenmiş ve ışıklar sönünce ortalık zifiri karanlık
olmuştu.
Çoğu kişi kedilerin zifiri karanlıkta görmediğini,karanlıkta görebilmek için az da olsa bir ışık kaynağına ihtiyaç duyduğunu bilmez.İşte o an da yanan bekçi odasının ışığı ona görebilmesi için gerekli olan kaynağı sağladı.Ve kendine yatacak yumuşak bir yer bulması için yardım etti.
Aralık kapısından
içeri sızdığı bir sürü eşya kalabalığı olan dağınık oda da üstü minder dolu bir
kanape gördü ve hiç düşünmeden üzerine atladı.
Uzun zamandır bu kadar rahat bir yerde uyumamıştı.Uykuya dalmadan önce aklından geçirebildiği tek şey kendine ve sokaktaki tüm dostlarına her gece böyle rahat bir yerde uyumayı dilemek oldu. Öyle güzel ve derin uyumuştu ki ne sabahın olduğunu ne de etrafına toplanan insanları farketmedi bile.Uyanıp şaşkın gözlerle etrafına baktığında gördüğü kalabalıktan en yakınında duran iri yarı bir adam hızla ona doğru eğildiğinde artık kaçmak için çok geçti.Adam kocaman eliyle onu bedeninden kavrayarak havaya kaldırdı.
Bir iki
kıvrak hareketle kaçmaya çalışsa da adam diğer eliyle de patilerini tutarak
hareket etmesini engelledi.”Canımı çok acıtmasa bari” diye düşündü.Biraz ilgi
görmek ya da korunmak için girdiği çoğu yerden kovuluyor,bir şekilde de canı
acıtılıyordu.Tüm bunlar çok inciticiydi.Kim bilir şimdi başına neler
gelecekti.Korkudan titreyerek gözlerini yumdu ve başına gelecekleri beklemeye
başladı.Oysa adam hiç kıpırdamıyordu.Hatta etrafta ki insanların konuşmaları
fısıltıya dönüşmüş,gürültüler kesilmişti.Adam onu o kocaman ellerinden
beklenmeyecek kadar nazik ve yumuşacık tutuyordu.Ne oluyor acaba diye merak
ederek gözlerini araladığında gülen bir yüz ve parıldayan bir çift gözle
karşılaştı.Gözlerini tamamen açıp tekrardan uyumadığı anlaşılınca ise etraf tekrar hareketlendi.Yine
herkes etrafına toplandı,pek alışık olmadığı sevgi sözcükleri kulaklarını
okşuyordu.Herkes biraz kucağına alıp sevmek için sıraya girmişti.Sevilmek ne
muhteşem bir şeydi. İçinde kelebekler uçuşuyordu.
Peki ama
burası neresiydi?Bu insanlar kimdi? Arada gelse yine böyle karşılanır mıydı?
Tüm bu
düşünceleri geride bırakıp hayatında ilk kez yaşadığı böyle bir anın keyfini
çıkarmaya karar verdi.
Derken onu en son kucağına alan genç bir hanım biraz sevdikten sonra yere bıraktı.Yer de onu içi mama ve su dolu iki tas bekliyordu.Mamayı görene kadar acıktığı aklına bile gelmemişti.Oysa çok acıkmıştı.
Hemen mama tasına daldı ve hızla yemeye başladı.Bugüne dek kendi çabası olmadan hiç yemek yememişti hatta tüm çabasına rağmen yemek bulamayıp aç uyuduğu günler olmuştu.Ama şimdi bunları düşünerek keyfini kaçırmak istemiyordu.Hatta belki de bu bir rüyaydı ve bu rüyadan uyanmadan önce mamanın hepsini yemeliydi.Bu düşüncenin telaşıyla nefeslenmek için kaldırdığı başını tekrar hızla mama tasına daldırdı.
Oysa gördüğü rüya değildi.
Burası şehrin tiyatrolarından biriydi.Geceyide tiyatronun dekor kostüm atölyesinde geçirmişti. Tiyatronun çalışanları onu çok sevmiş ve yapılan oylama ile tiyatroda bakılmasına karar verilmişti.
Dekor
atölyesinde kalan dekor parçalarından bir kulübe yapılırken,kostüm atölyesinde
de kulübenin içine yumuşacık bir minder dikildi. Tiyatronun arka kapısı onun yeni
yuvasının yeri olmuştu.Şans yüzüne gülmüş bir gecede hayatı değişmişti.Bu
nedenle tiyatro çalışanları adını “Şanslı”koydular.
Gerçekten şanslıydı.Çok seviliyordu.Binanın içinde dilediği gibi geziyor her yeri tanımaya çalışıyordu.
Tiyatroda bir oyunun sahnelenebilmesi için günlerce prova yapıldığını,oyunlarda oyuncuların yanı sıra dekorcu,kostümcü,ışıkçı,aksesuarcı,kuaför gibi teknik bir ekibinde yer aldığını,bazı oyunlarda müzisyenlerin de bulunduğunu öğrenmişti. Seyircilerin yer aldığı salon,sahne,oyuncuların makyajlarını yapıp kostümlerini giydiği ışıklı aynaların olduğu kulisler onun için çok değişik ve eğlenceliydi.Sürekli bir koşuşturmacanın yaşandığı bu binada mutluydu.
Bir akşam
oyun anında girmesine izin verilmeyen
sahne arkasına açık kalan kapıdan
sessizce girmiş salondan gelen alkış sesleri nedeniyle merakına karşı
koyamayarak sahneye doğru yürümüştü ve farkında olmadan sahneye çıkmıştı.Gözlerini
kamaştıran güçlü ışıkta pek bir şey göremese de salonda kopan kahkahayı ve
giderek güçlenen alkışı duymuştu.Şaşkınlıkla kendine sahneden çıkacağı bir yer
ararken oyunculardan biri kucağına almış ve birlikte selam vermişlerdi.
Oyuncular alkışlanmaktan mutluluk duyuyordu, bu onun da hoşuna gitmişti.Evet sahne üzerinde beğenilmek ve alkışlanmak çok güzel bir şeydi.Ancak Şanslı’ya göre bu güzel insanlar alkışı sadece sahnede değil her zaman hakediyordu;çünkü onlar bu dünyada ki en önemli şeyi;sevmeyi biliyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder